1950’li yıllarda Bediüzzaman Hazretleri’ni ziyarete Isparta’ya gelen Nur Talebeleri, onun ardından Hüsrev Efendi’yi ziyaret ediyorlardı. Yaşlılığı ve hastalığı sebebiyle Hazret-i Üstad’ın yanında fazla kalamayan, sohbetine doyamayan bu talebelerle Hüsrev Efendi alâkadar oluyor, onlarla sohbet edip hizmete teşvik ediyordu. O devrin Konyalı genç bir Nur Talebesi olan Mustafa Kırıkçı bu minval üzere gerçekleşen bir ziyaretini şöyle anlatır:
“İlk Isparta seyahatimde (1956) Üstad’ı evinin dış kapısında dışarı çıkmak üzere iken görüp elini öptüm. Orada ayaküzeri iken bana, Risale-i Nur’un Berlin üniversitesinde okunduğunu anlatarak, başımı sıvazladı ve yanındakilere de, beni Hüsrev’e götürmelerini söyledi. Gittik, Hüsrev Efendi, evinde bana âdeta pırıl pırıl parıldayan bir evliya sûretinde göründü. Tahmin ediyorum, iki saat kadar nasihatlerini ve sohbetlerini dinledim ve çok duygulandım.” [1]