Üstad’ına Bedel Ölmek İstiyor

Üstad’ın bahsi geçen zehirlenme hâdisesi ile vasiyetnâmesini yazmasından sonra, Hüsrev Efendi sevgili üstadına onun bedeline hasta olmak ve ölmek istediğini şu ateşli ve gayet hazîn satırlarla arz etmişti:

“Çok Aziz, çok kıymetdâr, çok faziletkâr, sevgili Üstad’ımız efendimiz hazretleri!

İstifsar-ı hatır (hatırınızı sormak) ile ellerinizden öpüyoruz. Firak elemleri ile ruhlarımızı dolduran vasiyetnâmeniz üzerine uzun uzun teessürlerimi arz etmekle mukabele etmek isteyen zavallı talebeniz fakir Hüsrev, kendi seyyielerinin yakıcı ateşleri içinde yanıp kavrulurken çok sevgili Üstad’ının “_vuslat başka diyara kaldı_” diyen çok hüzünlü mânevî sadası karşısında ahir hayatına kadar inleyerek âh edecek!

Seherlerin tatlı rüzgârlarıyla, sevgili müşfik Üstad’ı, zavallı Hüsrev’in kendisinden mânevî tuhfeler (taze hediyeler) istediğini hatırladıkça, hakiki bir rabıta ile hak için ağladığı muezzez Üstad’ının yerine merhum Hâfız Ali, Asım Bey gibi bu kere de kendisinin bir üçüncü olarak kabulünü çok sevdiği Üstad’ından istirham eder. Kusurlu Hüsrev’in bu istirhamı kabul edilse, bu dünyada Cenab-ı Hakk’ın şefkatle terbiyesine verdiği sevgili vâlidesine âlem-i misalde (berzah âleminde) kavuşsa, hem sevgili Üstad’ının, (kendisi) hakkında edeceği makbul rahmet dualarına mazhar olsa ne kadar çok ister! Hak şahiddir ki kusurlu Hüsrev talebeniz bî-riyâ (riyasız) konuşur.

Heyhât.. bu kusurlu Hüsrev, sevgili Üstad’ının yarınki mübarek cesedinin başında bugünden dikilerek kanlı gözyaşlarıyla hıçkırıklar içinde der: “Ey Aziz mübarek Üstad’ımız boynumuz şimdi büküldü. Bizler şimdi yetim kaldık. Sen hayatta iken müfsidlerin hücumları bize gelmiyordu!” Hakir Hüsrev daha çok ateşlerini dökerek Üstad’ını incitmemek için sükût eder. Hem çok sevdiği Üstad’ından afvını rica etmekle hayalen gittiği hüzün âlud vaziyetlerden sînesine aldığı yakıcı bir ateşle kudsi vazifesine döner. …

Bu hakir talebeniz Hüsrev çok mütehammildir; size gelen hastalıklarınızı kendinize değil Hüsrev’e tahmil ediniz (yükleyiniz). Hem Hüsrev bu istirhamının olsun, kabulünü çok ister. Ne olur ahir hayatınızda size gelen pek çok, pek büyük elemlerinizden bir parçasına olsun ortak olabilsem âh!…

”Hüsrev” [1]

Hüsrev Efendi’nin Hazret-i Üstad’a hayatını teklif ettiği mektubu

Hüsrev Efendi’nin Hazret-i Üstad’a hayatını teklif ettiği mektubu

Bu teklif karşısında, Bediüzzaman Hazretleri’nden aldığı cevab ise çok manidardı. Hüsrev Efendi’ye, ‘Bundan sonra senin hayatın Risale-i Nur Hizmeti’ne benim hayatımdan daha faydalıdır’ mealinde fevkalâde yüksek bir mertebeyi, hatta Hüsrev Efendi uğruna hayatını dahi feda edebileceğini müjdeleyen şu mektubla cevap verdi:

Aşağıdaki mektubun Üstad Bediüzzaman’ın kendi mübarek hattı ile yazdığı orijinali

Aşağıdaki mektubun Üstad Bediüzzaman’ın kendi mübarek hattı ile yazdığı orijinali

“Risale-i Nur’un kahramanı Hüsrev, benim bedelime ölmek ve benim yerimde hasta olmak samimi ve ciddî istiyor. Ben de derim: Te’lif zamanı değil, şimdi neşir zamanıdır. Senin yazın, benim yazımdan ne derece ziyade ve neşre faideli ise, hayatın dahi Hizmet-i Nûriye’de benim bu azablı hayatımdan o derece faidelidir. Eğer benim elimden gelseydi, hayatımdan ve sıhhatimden size memnuniyetle verirdim. [2]

Denizli Nur kahramanı Hasan Feyzi Efendi, yazdığı mersiyede, Üstad’ın Hüsrev Efendi’nin hayatını teklif etmesine olumsuz cevab vermesini, kendisinin âhirete göç etme arzusu olarak telakki ederek şöyle der:

“Hâfız Ali’yi evvelce yerine bedel göndermeye razı olduğun ve icra ettiğin halde, bu sefer hiç bir bedel ve feda da kabul etmiyorsunuz. Hüsrev gibi bir sevgilinin, senin yerinde ölmek teklifini reddediyorsunuz. Demek göç ve sefer muhakkak mı Üstad’ım?” [3]

Bediüzzaman Hazretleri’nin üstteki mektubu, aslında mühim bazı işâ­ret­leri ihtivâ ediyordu. Hazret-i Üstad kendi vazifesi olan risale te’lifinin sona erdiğini, risaleleri neşretme hizmetinde ise Risale-i Nur Gül Fabrikası’nın serkâtipliğine mânen tayin olunan Hüsrev Efendi’nin kendisinden daha faideli hizmetler yapabileceğini ve eğer elinden gelse Hüsrev Efendi’ye hayatından vereceğini beyan buyuruyordu. Hüsrev Efendi’nin yakın talebelerine bildirdiğine göre Hazret-i Üstad ömrünün sonunda bu kalbî arzusunu yerine getirmiş ve Hüsrev Efendi’ye ömründen sekiz senesini vererek âhirete öyle gitmiştir. [4]

[1] Osmanlıca Emirdağ Lahikası’nın Zeyli, s. 54 Geri
[2] Emirdağ Lâhikası-1, s. 139 Geri
[3] Osmanlıca Sirâcünnur, s. 303 Geri
[4] Hayrât Vakfı Arşivi Geri