Hüsrev Efendi Nur Hizmeti’ne başladıktan sonra, ziyaretine giden Nur Talebeleri’nin şehadetiyle, “bitmez tükenmez bir azimle” çalışıyordu. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, “hiçbir hâdise onu sarsmıyor, fütur (usanç) vermiyor”du. Gece gündüz Risale-i Nur’a çalışıyor, okuyor, yazıyor, etraf köylerle irtibat kuruyor, Isparta’daki hizmetin bir merkezi haline gelen evi, gelip giden Nur Talebeleri ile hararetle işliyordu. Hüsrev Efendi, kısa bir süre sonra sâir talebeler arasında temâyüz etmeye başladı. Barla’dan gelen risaleleri mütâlaa etmekle beraber temize çekerek neşre hazırlıyordu. Önceleri Isparta ve civarına daha sonraki dönemlerde Anadolu’nun muhtelif merkezlerine Nur Risaleleri’ni ulaştırmak için hârika bir sistem, Üstad’ının ifâdesiyle “Hüsrev’in Sistemi” çalışmaya başlamıştı.
O yıllarda memuriyet vazifesi yapan küçük kardeşi Ömer Altınbaşak, Hüsrev Efendi’nin kâğıt, mürekkep gibi ihtiyaçlarını karşılamakta idi. Barla’dan Hazret-i Üstad’ın yeni risale ve mektublarını Bekir Ağa gibi zatlar, doğrudan Hüsrev Efendi’ye veya ona ulaştırılmak üzere Isparta’da memurluk yapan Rüşdü Bey’e getirirlerdi. Hüsrev Efendi de bu nüshaları adetâ bir matbaa gibi temize çekip çoğaltıyordu. Sanki sırf bu iman ve Kur’ân hizmeti için yaratılmıştı. Onun bu üstün gayret ve çalışkanlığı Lâhika mektublarındaki ifadelerine şu şekillerde yansımıştır:
“Muhterem Üstad’ım! Vaziyetimden çok çok memnunum. Artık emr-i âlîleri mucibince hiç bir şey düşünmüyorum. Düşündüğüm bir şey varsa, o da Risale-i Nur’dan Sözler’i ikmal etmek, bunlardan istinsah ederek arkadaşlarımızın çoğalmasını temin etmek için lâyıkıyla çalışmaktır. Bunun için kendimde gördüğüm âriyet ve emanet bir varlığa değil, belki Cenab-ı Hakk’ın kudret ve lütuflarına istinad ediyorum.” [1]
“Sevgili Üstad’ım, mektubunuzda yorgunluğumdan bahis buyuruyorsunuz. Evet, bazen yoruluyorum, fakat yorgunluktan istirahatı arzu eden nefsimi, ruhum vazifeye dâvet ediyor ve belki bugünkü sa’yim, keffaretü’z-zünûb olur. Çünkü Cenab-ı Hakk’ın rahmeti vâsi’dir, diyorum. İşte bu düşünce ile şevk ve sevince doğru ilerlerken, yazılarımın kıymetdâr Üstad’ımı memnun etmesi, bu halimi kat kat tezyid ediyor (artırıyor).” [2]
Hüsrev Efendi’nin bu fevkalâde hizmet gayreti sonraki yıllarda daha da artarak devam etmiş ve bu hal Üstad’ı Bediüzzaman Hazretleri’ni fazlasıyla memnun etmiştir. Üstad, Kastamonu, Denizli ve Emirdağ dönemlerinde yazdığı pek çok mektublarda onun bu gayretlerini iftiharla anlatacaktır.