İşte Bediüzzaman Hazretleri’nin her şeyden tecrid edildiği bu dönemde, Hüsrev Efendi Isparta’da hizmetin merkez noktası olarak tâkat-i beşer fevkinde bir gayretle faaliyet gösteriyordu. Öyle ki geceleri sabahlara kadar çalıştığını farkeden polisler, gayet haksız bir muameleyle sokağın kenarındaki penceresine vurarak “Lambayı söndür!” deyip hizmetlerine mani olmak istiyorlardı. Bu sebeble Hüsrev Efendi, uzun müddet odanın duvarındaki gömme dolabın içerisine girerek faaliyetlerine o daracık mekanda yaktığı mum ışığı ile devam etmiştir.
Hiç bir tazyikat karşısında yılmayan ve gayret ateşi daha da alevlenen Hüsrev Efendi, Nur Hizmeti’ni çalışkanlığı, dirayeti ve isabetli kararlarıyla sekteye uğratmadan ve Hazret-i Üstad’la sıkı bir irtibat halinde sürdürmekteydi. Bediüzzaman Hazretleri’nden gelen mektubları çoğaltıyor, gerekli pek çok Nur adreslerine ulaştırıyor ve oralardan kendisine gelen mektublar ve haberlerle alâkalı Hazet-i Üstad’a malumat veriyordu. Hüsrev Efendi o günleri anlatırken, “Tam 125 adresle haberleşiyordum. Zarfların üzerine adresleri yazmam bile bir buçuk saati buluyordu” diye bahsederdi.