Hüsrev Efendi Risale-i Nur yazısı üzerinde ehemmiyetle durduğu gibi, bazı temel risalelerin ezber edilmesini de önemle tavsiye ediyordu. Ezber sayesinde iman hakikatlerinin hâfızalara nakşolacağını ve imanların sarsılmaz bir hale geleceğini söylüyordu. Ayrıca ezberin hâfızayı keskinleştireceğini, konuşma kabiliyetini geliştireceğini ve okumayı hızlandıracağını ifade ediyordu. Ona göre ezberlenen her bir risale vesilesiyle tevhid, haşir, ihlas gibi mühim bir Kur’ân hakikatinin sarsılmaz bir şekilde öğrenilmesi ezberin en mühim bir faydası idi.
Talebelerine zaman zaman, “Ezber, birikmiş bir hazinedir. Ezberle hakikatler bütün latifelere yerleşir, çıkmaz. Az da olsa ezber yapın!” diyordu. “Efendim unutuyoruz, hâfızamızdan siliniyor!” diyen talebelerine “Varsın silinsin, vakti gelince kendini gösterir. Siz ezberinizi unutsanız bile mutlaka hâfızanızda bir izi kalır. Bir muarızla karşılaştığınız zaman ona Risale-i Nur’dan ezber okuyun!” şeklinde cevap veriyordu.
Yine bir gün ezber yapan küçük bir Nur Talebesi, Birinci Söz’ün birinci sayfasını hâfızasından okuduğunda Hüsrev Efendi, “Bakın, bu çocuk bu sayfayı ezberledi, diğer sayfaları da ezberleyecek. Artık bu çocuktan kötülük beklenmez. Daima iyilik beklenir. Çünkü bu hakikatler bunun ruhuna, kalbine nüfuz etti” diye buyurdu. [1]
Talebelerine öncelikle, Risale-i Nur’un bir nevi fihristi diye tavsif ettiği ‘Beş Risale’yi ezberletirdi. Beş Risale’deki Hz. Peygamber’in (asm) peygamberliğini güneş gibi ispat eden ‘Reşhalar Risalesi’ni ezberleyen talebelerinin Resulullah Aleyhissalatü Vesselam’a olan imanı, muhabbeti ve iştiyakı ziyadesiyle artacağından O’nu (asm) rüyasında göreceğini müjdelerdi. Nitekim bu risaleyi ezberleyen pek çok talebe gördüğü sadık rüyalarla bu müjdeye mazhar olmuşlardır. Yine Beş Risale’den ‘Tabiat Risalesi’ni ezberleyenin imanının şüpheler karşısında sarsılmayacağını söylerdi. “İman hakikatleri insanın kalbine, ruhuna tam olarak yerleştikten sonra artık nereye giderse gitsin, isterse inkârın devletleştiği Rusya gibi memleketlere gitsin, tahkikî imanı elde eden kimse biiznillah imanla kabre girer” derdi. Ayrıca Beş Risale’den başka Âyetü’l-Kübrâ Risalesi ve Haşir Risalesi gibi büyük risaleleri de kâbiliyeti olan talebelerine ezberletirdi.
Hüsrev Efendi’nin ezberin evham ve vesveseye de faydalı olacağına dair ifadelerini ise bir talebesi başından geçen bir hatıra ile birlikte şöyle anlatmaktadır:
“Bir zamanlar, kafama takılan çeşitli düşünceler geceleri beni uyutmuyordu. Çeşit çeşit düşüncelerin biri gidip biri geliyordu. Uğraşıp duruyor, bir türlü uyuyamıyordum. Ancak sabaha doğru uyuyup kalıyor ve bu sebeble sabah namazını da kaçırıyordum. Bu hâl bir hafta kadar devam etti ve bir gün Hüsrev Efendi’nin ziyaretine gittim. Üstad’ımız cemaate şöyle diyordu:
Bazı kardeşlerimiz vardır; üzerine vazife olmayan lüzumsuz şeyleri düşünür, Allah’ın vazifesine karışır, uykuyu kaçırır. Daha sonra, güneşi de üzerine doğdurup sabah namazını kaçırır. Bir kimse böyle olmaya başladığı zaman Risale-i Nur’dan ezbere devam etse, o evhamlı düşünceler ondan kalkar.’
Hüsrev Efendi’nin benim hâlimi görmüşçesine konuştuğu hayret verici bu kerâmetini gördükten sonra derhal ezbere başladım. Bir kaç gün içinde, Üstad’ımızın buyurduğu gibi o evhamlı düşüncelerin benden zâil olup gittiğini gördüm elhamdülillah.” [2]
Ezberin diğer bir faydası da, talebeler yaptıkları bu ezberler sayesinde, hem Kur’ân yazısını okumayı daha çabuk öğreniyorlar ve bu sayede Risale-i Nur’ları daha feyizli ve sür’atli bir şekilde mütalaa etme imkânına kavuşuyorlar, hem de yanlarında hiçbir risale olmadığı vakitlerde bile muhtaç insanlara iman ve Kur’ân hakikatlerini kolaylıkla tebliğ ediyorlardı. Hüsrev Efendi bu usul sayesinde sarsılmaz bir imana sahip, hâl ve kâl diliyle Kur’ân hakikatlerini, Sünnet-i Seniyye’nin düsturlarını tebliğ edecek pek çok dâvâ adamı yetiştirmiş ve onların hâlisâne hizmetleriyle iman davasını gelecek nesillere aktarmaya Allah’ın izniyle muvaffak olmuştur.