Üstad Bediüzzaman Hazretleri 1951 yılında Hüsrev Efendi’nin evinde kalırken ikisini birlikte ziyaret eden pek çok Nur Talebesi olmuştu. O günlerde ziyarete gelenlerden birisi olan Sabri Karagöz, ziyaretini ve müşahedelerini şöyle anlatmaktadır:
“Orası Hüsrev Efendi’nin eviydi. Üstte üstad, altta Hüsrev ağabey kalıyordu. Direk olarak Hüsrev Efendi’nin evine girmedik. Yanında Urgancı Hilmi’nin evi vardı; onun bahçesinin içinden geçtik. Hüsrev Efendi, çalışma odasında Tâhirî Mutlu ile beraberdi. … Hüsrev Efendi’nin başında bir havlu sarılıydı. Devamlı çalışıyor, yazıyordu. Yanında Tâhirî Mutlu… Üstad saat 10:00’da kuşluk uykusundan kalkmış, abdest alıp çıktı yukarıya. … Birden “Hüsrev’i çağırın” dedi. Hemen aşağıya indim haber verdim. Hüsrev bey nasıl geldi biliyor musunuz? Rüzgâr gibi, fırtına gibi! Kalemi kâğıdı kaptığı gibi üstadın önünde hemen bir dizini dikti, diğer bacağının üzerine oturdu. Üstad söylemeye başladı. O da söylediklerini yazıyordu. Ama gır gır gır makine gibi yazıyordu. O kaleminin gıcırtısını da biz duyuyorduk. (Sabri Ağabey bunları anlatırken devamlı ağlıyordu.) Üstad o dersinde bir çam ağacının nüvesinden bahsediyordu. İmanî bir dersti. Hüsrev Ağabey öyle seri (hızlı) yazıyordu ki, ben öyle seri yazan birini daha görmüş değilim. Biz sadece düz çizgi çizsek, yine onun yazı hızına ulaşamayız. Hem de nasıl bir yazı! Çok düzgün yazıyordu.” [1]